Atatürk, kendisini ilk görenlerin üzerinde son derece olumlu
etkiler bırakan bir kişiydi. Çanakkale Savaşı sırasındaydı. O güne dek hiç karşılaşmadığım
bu yarbay, tabancası belinde, dürbünü göğsünde, avurtları çökük, sarışın, sarı bıyıkları
hafifçe yukarıya doğru bükük, incecik belli ve orta boylu bir kimseydi. Atından atlayınca bana bir şey
sorup söylemeden sağ eliyle dürbününü alıp ufku taramaya başladı. Eldivenli olan sol elinde gümüş
kabzalı bir kırbaç vardı. Bir yanda düşmanın yaklaşan donanmasını gözetlerken sol
elindeki kırbacıyla hafif hafif getrlerine vuruyordu. Getrleri ile ayakkabılarının ve mahmuzlarının
arılığı özellikle dikkatimi çekti. Dürbünü bir ara gözlerinden çekti. Kendimi tanıtmak fırsatını
buldum. Gözlerine baktım. O güne dek rastlamadığım bir etki altında kaldım. O gözlerde şimşekler
çakıyordu sanki. Bir iki kez daha düşman donanmasına baktı ve söylediği tek tümce şu oldu :
“Bu günkü geliş başka geliştir.”
Hızlı
bir hareketle elimi sıktı. Çabuk bir hareketle atına bindi. Dört nala uzaklaştı. “Bu kişi
kimdi?” diye arkasından bakakaldım. Sonra bu tok sözlü, insanı her hareketiyle etki altında bırakan
yarbayın Mustafa Kemal olduğunu arkadaşlarımdan öğrendim.
(Sait Arif Terzioğlu, İnsancıl
Atatürk)
|