ALİ FUAT CEBESOY
1882 yılında İstanbul'da doğdu. Babası İsmail Fazıl Paşa'nın gönülsüzlüğüne
rağmen, girdiği Harp Okulu'nda Mustafa Kemal ile aynı sınıfa düşmesi bir bakıma gelecekteki
kaderini çizmiş oldu.
Cebesoy'un Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, 1908'deki Roma Askeri Ateşeliği
dışında, çok hareketli geçti. Trablus'ta savaş başlar başlamaz (1911) oraya ilk gidenler arasındaydı.
Balkan Savaşı sırasında Karadağ'da, Yanya Kalesi'nde, Pista ve Pisani Savaşlarında, 1.
Dünya Savaşı'nın başında tümen komutanı olarak katıldığı Kanal Hareketi'nde,
büyük başarılar gösterdi.
İstanbul Hükümeti'nin İçişleri Bakanı, Mustafa Kemal'in görevsizliğini
bir genelgeyle açıklayınca, Ali Fuat Paşa da kendi bölgesindeki valilere ve mutasarrıflara kendisinden
gelecek emirlere göre hareket edilmesini bildirdi (1919). Ayrıca, her tarafta Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerinin
kurulacağını ilgililere hatırlattı. Bu çabaları takdirle karşılandığı
için, Sivas Kongresi sonrasında Cebesoy, Umum Kuvay-ı Milliye Komutanı olarak görevlendirildi.
Kendisini
çekemeyenlerce Çerkes Ethem taraftarlığıyla suçlandı. Doğru olmadığı sonradan belgelerle
ortaya konan bu suçlama üzerine, ayaklanmaların bastırılmasından sonra, Ankara'ya çağrılarak
Moskova Büyükelçiliği'ne atandı. Mustafa Kemal'in talimatını yerine getirmekle yükümlü olduğu bu
zor görevi başarıyla yürüttü ve 10 Mayıs 1921'de Ankara'ya dönerek Meclis'te siyasi çalışmalarına
başladı.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı'nı yaptı. 1925'te Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. Ertesi yıl (1926) İzmir Suikasti
dolayısıyla Ali Fuat Paşa da tutuklandı, yargılandı ve beraat etti.
Cebesoy'un ikinci
dönem siyasi hayatı, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı yıllarında başladı. Milletvekili
olarak tekrar Meclis'e girdikten sonra Bayındırlık Bakanlığı (1939-1943) ve bir ara TBMM Başkanlığı
da (1947-1950) yaptı. 1968 yılında öldü.
ÇERKEZ ETHEM
Kafkasya'nın Şapsığ Yöresi'nden göçederek Bandırma'ya yerleşen bir Adıge Ailesi'ndendir.
1886 yılında Emre Köyü'nde doğdu. Pşevu Ali Bey'in oğludur. Rüşdiyeyi ve Küçük Zabit Mektebi'ni
bitirdi. Balkan Savaşları'na katılarak yaralandı. Birinci Dünya Savaşı'nda Sencer Eşref
Bey'in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa'da çalıştı. Dr. Hanakhe Reşit Bey'in (Diyarbekir Valisi)
ve Aşharuva Rauf (Orbay) Bey'in emrinde Irak ve İran'da görev yaptı. Bu arada yaralanarak Bandırma'ya
döndü.
Mütareke döneminin başlangıcında İzmir'de bazı siyasi eşkıyalık olaylarına
adı karıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu'ya geçen Aşharuva
Rauf Bey'in ve Zaraho Bekir Sami Bey'in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti. Ağabeyleri
Reşit ve Yüzbaşı Tevfik Bey'lerle birlikte Bursa ve Balıkesir'deki Kafkas Göçmenleri arasından topladığı
gönüllülerle önce Ayvalık, sonra da Akhisar ve Salihli'de Yunanlılara karşı savaştı.
Örgütçü
yeteneğiyle diğer bazı Kuvay-ı Milliye çetelerini de tasfiye edip kendi güçlerine katarak Yunanlılara
karşı sağlam bir cephe oluşturdu. Yunan ilerlemesinin "Milen Hattı" üzerinde durdurulmasında
en büyük rolü aldı. Emrindeki atlı güçlere 14. Kolordu Komutanı Met İzzet Yusuf Paşa tarafından
"Kuvay-ı Seyyare" adı verilmişti.
1920 yılı boyunca birlikleri, zaman zaman Yunan Cephesi'ne
çekilerek Marmara ve İç Anadolu'daki karşı ihtilal hareketlerinin bastırılmasında vurucu güç
olarak kullanıldı. Bu suretle TBMM'nin toplanarak ülkenin kaderini eline almasında önemli bir rol oynadı.
Düzce, Adapazarı, Çorum, Yozgat gibi ayaklanma bölgelerinden toplayarak güçlerine kattığı yeni
gönüllülerle daha da güçlenerek TBMM Hükümeti'nin dayanağı, en güçlü Kuvay-ı Milliye Komutanı haline geldi.
Kendisine resmen "Milli Kahraman" ünvanı verilerek TBMM'nde ayakta karşılandı. Fakat birliklerinin kendine
özgü yapısı ve genellikle Kafkas Göçmenlerinden oluşması kuşkular yarattığı gibi,
ayaklanma bölgelerinde verdiği yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması hemşehrileri arasında
da kendisine karşı antipati uyandırmaya başlamıştı.
İç Anadolu'da, Çapanoğulları'nın
yönlendirdiği karşı ihtilal hareketini bastırmak için Yozgat'ta bulunduğu sırada, Yunanlıların
iki koldan saldırıya geçerek Bursa, Balıkesir ve Uşak'ı işgal etmeleri üzerine tekrar bu cepheye
çağrıldı. Düşman saldırısının durdurulmasında büyük başarısı görüldü
ve Demirci'deki savaşlarda, üstün Yunan güçlerine karşı büyük bir başarı kazandı.
Batı
Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa'nın Moskova Büyükelçiliği'ne atanarak yerine İsmet Bey'in getirilmesinden
sonra Ethem Bey ve kardeşleri ile Mustafa Kemal Paşa ve Hükümet arasındaki anlaşmazlıklar belirginleşmeye
başladı. Bir yandan Nizami Ordu'nun güçlendirilmesi için bir engel olarak görülen Kuvay-i Seyyare öte yandan da
Anadolu ihtilaline el koymaya çalışan sol akımlar ve Enver Paşa taraftarları için hazır bir
potansiyel olarak değerlendiriliyordu.
Ethem Bey'in Yozgat Ayaklanması'nın bastırılması
sırasında, Hükümet üzerinde giriştiği bazı güç gösterilerinden de kuşkulanan Mustafa Kemal Paşa,
sol eğimli Yeşilordu Cemiyeti gibi Kuvay-i Seyyare'yi de dağıtmaya karar vermişti. Durumu değerlendiremeyen
Ethem Bey ve kardeşleri çeşitli olaylar karşısında yaptıkları hissi çıkışlarla
siyasi hasımlarının eline yeni kozlar verdiler.
Met Yusuf İzzet Paşa, Hakkı Behiç Bey
gibi hemşehrileri tarafından kendilerine yapılan bazı uyarıları da değerlendiremediler.
Ethem'in TBMM'ye çektiği hakaret dolu bir telgraf, TBMM'nin bütünüyle aleyhine dönmesine neden oldu. Lozan Anlaşması'ndan
sonra da 150'lik listeye dahil edildi. Bunun üzerine önce Mısır'a sonra da Ürdün'e giden Ethem Bey buradaki Kafkas
Göçmenleri arasında sessizce yaşadı. Kardeşlerinin aksine, 150'liklerin affından sonra da Türkiye'ye
dönmedi. 1948 yılında Amman'da öldü ve bir Çerkez mezarlığına gömüldü. Anılarım adlı
bir kitabı vardır.
TOPAL OSMAN
1883-1923 yılları arası yaşamış asker. Topal Osman Ağa olarak da anılır.
Balkan Savaşı’nda gönüllü olarak savaştı ve sakatlandı. I. Dünya Savaşı’nda
topladığı gönüllülerle Kafkas Cephesi’nde savaşa katıldı. Erzurum Kongresi’ni izleyen
dönemde Mustafa Kemal’i desteklemek amacıyla Giresun’da büyük bir silahlı güç oluşturdu ve bütün
bölgeyi denetimi altına aldı. 47. Alay ile Sakarya Savaşı’na katıldı.
27 Mart 1923’te,
Çankaya Muhafız Komutanı iken, Mustafa Kemal’e muhalifliğiyle tanınan Trabzon milletvekili Ali Şükrü
Bey’i öldürdü. Millet Meclisi’nde büyük tepkilere yol açan olay üzerine evinde yakalandı, ancak giriştiği
silahlı çatışma sonucunda ölü olarak ele geçti. Bazı kaynaklara göre Topal Osman Ağa, Ocak 1921’de
Mustafa Suphi ve 13 arkadaşının öldürülmesi olayına da karışmıştır
ENVER PAŞA
1821 yılında İstanbul'da doğdu. Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi'nde öğrenim gördü.
Harp Okulu'nu 1899'da piyade teğmeni olarak bitirdikten sonra, 1903'te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisi'nden
mezun oldu. Selanik'teki üçüncü ordunun emrine girdi. 1906'da binbaşı oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucuları
arasına katıldı. Bu topluluk içinde tutunup, kendini sevdirdi. II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde önemli
rol oynadı.
Makedonya Genel Müfettişliği ve Berlin Ateşemiliterliği gibi görevlerde bulundu.
31 Mart Olayı'nda, Hareket Ordusu'na katıldı. İşkodra mutasarrıfı ve cephe komutanı
olarak İtalyan saldırısına başarıyla karşı koyan Enver Paşa, 1912'de yarbay oldu.
23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenen Babıali Baskını'na katıldı. Sadrazam
Kamil Paşanın istifasını sağladı.
Böylece İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidarı
ele geçirmesinden sonra, Edirne'nin kurtarılmasında önemli rol oynadı. Bu başarısından sonra
albaylığa ardından da tuğgeneralliğe yükselen Enver Paşa, 1914'te de Sait Halim Paşa Hükümeti'nde
Harbiye Nazırı oldu. Şehzade Süleyman'ın kızı ile evlendi. Orduda bazı düzenlemeler yapan
Enver Paşa, Fransız modeli yerine Alman stilini uyguladı.
Birinci Dünya Savaşına Almanların
yanında katılmamızda etkin rol oynayanlar arasındaydı. Dünya Savaşı'nın Osmanlı
İmparatorluğu'nun yenilgisi ile sonuçlanmasından sonra İttihat ve Terakki Partili arkadaşlarıyla
birlikte, önce Odessa'ya, oradan da Berlin'e gitti; daha sonra Rusya'ya geçti. Anadolu'daki Milli Mücadele Hareketi'ne katılmak
istediyse de kabul edilmedi.
1920 Eylülünde Bakü'de Doğu Ulusları Toplantısı'na katıldı
ve Batum'da Türkiye Şuraları Partisi'ni kurarak, Türkistan'ı kurtarma hareketini başlattı. Ancak
Rus Kuvvetleri karşısında başarılı olamadı. 4 Ağustos 1922'de Tacikistan'da, Belcivan
yakınlarında bir çarpışmada öldü ve Çeğen Köyü'ne defnedildi.
MUSTAFA SUPHİ
1883-1921 yılları arası yaşamış siyaset adamı. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni
bitirdikten sonra, 1910’da Paris’e giderek iki yıl ekonomi eğitimi gördü. Yurda döndükten sonra, İstanbul
Yüksek Ticaret Okulu’nda hukuk, Yüksek Öğretmen Okulu’nda ekonomi dersleri verdi. İfham Gazetesi ve
yayınlarını yönetti. Tanin, Servet-i Fünun ve Hak gazetelerine yazılar yazdı.
İttihat
ve Terakki’nin baskıcı yönetimine karşı olan Mustafa Suphi, sadrazam Mahmud Şevket Paşa’nın
öldürülmesi olayı gerekçe gösterilerek 1913’te 15 yıl mahkumiyetle Sinop’a sürüldü. Bir grup arkadaşıyla
küçük bir tekneye binerek siyasal mülteci olarak Çarlık Rusyası’na gitti (1914). I. Dünya Savaşı’nın
çıkması üzerine Çar hükümetince önce Kaluga savaş tutsakları kampına, ardından Urallar’a
gönderildi.
1915’te Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik kanadına girdi.
1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nden sonra, Moskova’ya gitti. Tatar-Başkırt devrimcileriyle birlikte Yeni
Dünya gazetesini çıkarmaya başladı. 25 Temmuz 1918’de Moskova’da toplanan Türk Sol Sosyalistleri
Birinci Kurultayı’nın örgütçülüğünü ve yöneticiliğini yaptı. Kurultaya katılan grupların
birleşerek oluşturduğu örgütün başkanı seçildi.
Moskova’da düzenlenen Müslüman Komünistler
I. Kongresi’nde Halk Komiserliği’ne bağlı olarak kurulan Doğu Halkları Merkezi Bürosu’nun
Türk Seksiyonu Başkanı oldu. Aralık 1918’de Petrograd’da yapılan Uluslararası Devrimciler
Toplantısı’na ve Mart 1919’da Moskova’da toplanan III. Enternasyonal’in birinci kongresine
Türk delegesi olarak katıldı. I. Dünya Savaşı tutsaklarını Türk Kızılordu Birliği
olarak örgütledi.
10 Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Birinci ve Umumi Türk Komünistleri Kongresi’nde
yapılan seçimlerde TKP’nin başkanı oldu. Mustafa Kemal’le birçok kez yazıştıktan
sonra, aralarında TKP Genel Sekteri Ethem Nejat ve Merkez Komitesi üyelerinin bulunduğu bir grup arkadaşıyla
beraber Ankara’ya gelmek üzere yola çıktı. Kars’ta gruptan iki kişi tutuklandı. Erzurum’da
Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti üyelerinin gösterileriyle karşılaştılar.
Mustafa Suphi, Kazım
Karabekir’le görüştü. Buradan Trabzon’a gelen ve benzeri gösterilerle karşılanan Mustafa Suphi,
karısı ve ondört arkadaşıyla, kayıkçılar kahyası Yahya’nın verdiği bir
motorla denize açıldıktan bir süre sonra arkalarından gönderilen motordaki silahlı kişilerce Sürmene
açıklarında öldürüldü
KAZIM KARABEKİR PAŞA
1882 yılında İstanbul'da doğdu. Mehmed Emin Paşa'nın oğludur. İlköğrenimini
İstanbul, Van, Harput ve Mekke'de tamamladıktan sonra, 1896'da İstanbul Fatih Askeri Rüştiyesi'ni, 1899'da
Kuleli Askeri İdadisi'ni, 1902'de Harbiye Mektebi'ni ve 1905'te de Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni bitirerek yüzbaşı
rütbesiyle orduya katıldı.
İki yıllık kıta stajını Manastır'da yaptı.
İttihat ve Terakki'nin Manastır örgütünün kurulmasına katıldı. 1907'de kolağası (önyüzbaşı)
rütbesi alarak, İstanbul Harbiye Mektebi tabiye öğretmen vekilliğine atandı. İttihat ve Terakki İstanbul
Örgütü'nün kurulmasında görev aldı. II. Meşrutiyet'ten sonra Edirne'de 2. Ordu 3. Fırka (tümen) Erkân-ı
Harfliği'ne (kurmaylığına) atandı.
31 Mart 1909 Ayaklanması'nda Hareket Ordusu'nda görev
aldı. 1910 Arnavutluk Ayaklanması'nın bastırılması harekâtında çalıştı.
14 Nisan 1912'de binbaşılığa yükseldi. Balkan Savaşı'nda Trakya sınır komiseri olarak
görev yaptı. 1914'te kaymakam (yarbay) rütbesiyle Birinci Kuvve-i Seferiye Komutanlığı sıfatıyla
İran ve Ötesi Harekâtı'nda görevlendirildi. Bir süre sonra İstanbul Kartal'da 14. Fırka Komutanlığı'na
atandı ve Çanakkale'ye gönderildi.
Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı 3 ay savaştıktan
sonra miralaylığa (albay) yükseldi. Buradan, İstanbul'da 1. Ordu Erkân-ı Harbiye Başkanlığı'na,
sonra Galiçya'ya gidecek ordunun ve ardından Mareşal von der Goltz'un Erkân-ı Harbiye Başkanlığı'na
atanarak Irak'a gitti.
1916'da Kutü'l-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu Komutanlığı'na getirildi ve
burayı aldıktan sonra Irak'ta İngilizler'le çarpıştı. 1917'de Diyarbakır'daki 2. Kolordu
Komutanlığı'na getirildi ve Van, Bitlis, Elaziz (Elazığ) cephelerindeki II. Ordu Komutanlığı'na
vekâlet etti.
1918'de Erzincan ve Erzurum'u, Ermeniler'den ve Ruslar'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış,
Kars ve Gümrü Kalelerini ve Karaköse’yi kurtardı. Aynı yıl mirliva (tümgeneral) oldu.
Mondros
Mütarekesi sırasında sadrazam olan Ahmed İzzet Paşa'nın erkân-ı harbiye-i umumiye reisliği
(genelkurmay başkanlığı) önerisini kabul etmeyerek, Anadolu'da görev almak istedi. Önce Tekirdağ'daki
14. Kolordu Komutanlığı'na, ardından da Erzurum'daki 15. Kolordu Komutanlığı'na atanmasını
sağlayarak, Nisan 1919'da göreve başladı.
Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi'nin
toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş Savaşı'nda Edirne Milletvekilliği ve Doğu Cephesi
Komutanlığı yaptı.
15 Kasım 1920'de Ermeni Ordusu'nu kesin olarak yendi. Ermeni Hükümeti'yle
Ankara Hükümeti adına Gümrü Antlaşması'nı imzaladı. Kars'ın alınmasıyla ferikliğe
(korgeneral) yükseldi. Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya Hükümetleri'yle Kars Antlaşması görüşmelerini
yürüttü. Halk Partisi’nden ayrıldı. Kurtuluş Savaşı'nın bitiminden sonra 1. Ordu Müfettişliği'ne
atandı.
1923'te İstanbul Milletvekili oldu. 1924'te, TBMM'deki Dörtler Grubu'nu destekledi. Ardından
askerlikten ayrılarak, Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası'nın başkanlığına seçildi. Parti, 3 Haziran 1925'te Şeyh Sait Ayaklanması
nedeniyle kapatıldı.
Karabekir, Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan İzmir Suikasti
ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi hayatına 12 yıllık
aradan sonra, 6 Ocak 1939'da İstanbul Milletvekili olarak devam etti. 1946'da TBMM Başkanlığı'na
seçildi ve bu görevde iken 26 Ocak 1948'de Ankara'da öldü.
ALİ FETHİ OKYAR
1880-1943 yılları arası yaşamış asker ve siyaset adamı. 1903'te Erkan-ı Harp Kolağası
rütbesiyle Harbiye'yi bitirdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. İtalyan işgali sırasında Trablusgarp
savunmasına katıldı. 1912'de Manastır mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a girdi. Meclisin dağıtılması
üzerine orduya döndü. 1913'te ordudan ayrılarak Sofya elçiliğine atandı. Aynı yıl, Meclis-i Mebusan'da
İstanbul mebusu ve 1917'de Ahmet İzzet Paşa kabinesinde dahiliye nazırı oldu.
1919'da İttihat
ve Terakki yöneticileriyle birlikte Malta'ya sürüldü. 1921'de İstanbul mebusu olarak BMM'ye katıldı ve Fevzi
Çakmak hükümetinde dahiliye vekilliği yaptı. Ağustos 1923'te başbakanlığa getirildi, ekimde
istifa etti. Bir dönem BMM başkanlığı yaptı. 22 Kasım 1924'te yeniden başbakanlığa
getirildi ve Mart 1925'te görevden ayrılarak beş yıl Paris Büyükelçiliği yaptı.
1930'da yurda
dönen Okyar, yönetimdeki Cumhuriyet Halk Fırkası'na yönelik muhalefeti denetlemek amacıyla, Atatürk'ün önerisi
ve onayıyla Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu ve başkanlığa getirildi.
Kısa zamanda yaygın bir yığın desteği kazandı. 5 Eylül İzmir Mitingi'nde çıkan
olayların ardından başlayan grevler gibi emekçilerin siyasal etkinliklerinin artması, öte yandan kimi
tutucu çevrelerinin eylemlerinin yoğunlaşması, meclis içinden ve dışından yoğun eleştirilere
yol açtı.
Atatürk'ün de bu eleştirilere katılması üzerine Kasım 1930'da parti kendini feshetti.
1934'de Londra Büyükelçiliği'ne atanan Okyar, 1939'da yeniden milletvekili seçildi. Bir süre Adalet Bakanlığı
yaptıktan sonra 1942'de siyasal yaşamdan çekildi.
CELAL BAYAR
Türkiye'nin 3. cumhurbaşkanıdır. 22 Mayıs 1950 ile 27 Mayıs 1960 yılları arasında
görev yapmıştır. 1883 yılında Bursa Gemlik ilçesinin Umurbey Köyü'nde doğdu. İlk ve orta
öğreniminden sonra memuriyet hayatına atıldı. Adalet, reji ve bankacılık sahasında memuriyet
görevlerinde bulundu. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra İttihat ve Terakki çalışmalarına
katıldı. Bu cemiyetin İzmir Şubesi Genel Sekreterliğini yaptı.
12 Ocak 1920'de toplanan
son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Saruhan Sancağı Milletvekili olarak katıldı. Türk Millî Mücadelesi'nin
başlaması ile birlikte Anadolu'ya geçerek bu harekete fiilen katıldı. Bu mücadelenin kazanılması
sırasında Batı Anadolu'da faaliyet gösterdi. Aynı zamanda Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Bursa Milletvekili
olarak görev aldı. 1921'de İktisat Vekili oldu.
Lozan Barış Konferansı'na müşavir göreviyle
katıldı. 1923 seçimlerinden sonra İkinci Büyük Millet Meclisi'ne İzmir Milletvekili olarak girdi.
1924
yılında İş Bankası'nın kurulmasında önemli rol oynadı. İktisat Vekilliği
görevinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda mücadele adamı, politikacı ve iktisatçı olarak
rol aldı. 1937-1939 yılları arasında başbakanlık yaptı. 1943 yılına kadar İzmir
Milletvekili olarak siyasi hayatını sürdürdü.
Çok partili siyasi hayata geçilmesi üzerine 1946 yılında
arkadaşları ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu ve başkanlığına getirildi. Partisinin 1950
seçimlerini kazanmasından sonra aynı yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin üçüncü Cumhurbaşkanı
seçildi (22 Mayıs 1950). 10 yıl boyunca sürdürdüğü bu görevden 27 Mayıs harekâtı ile 1960 yılında
ayrıldı.
Yassıada Mahkemesi tarafından idama mahkum edildi (15 Eylül 1961). Cezası daha sonra
müebbet hapse çevrildi. Yassıada'dan Kayseri Bölge Cezaevi'ne nakledilen Bayar, 7 Kasım 1964 tarihinde rahatsızlığı
nedeniyle serbest bırakıldı. 22 Ağustos 1986 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
|