Bu ana, oğlu daha beşik çocuğuyken, O’na yurt ve ulus sevgisini aşılayan
ninnilerden başlayarak O’nu her çağında aynı anlayışla büyütmüş; köyde, kentte öğrenime
göndermiş; oğluna bilgi ve bilim aşılamıştı. Yetişen, konumunu bulan kurtarıcı
oğlunu o, Mustafa Kemal yapmıştı.
Anasını
ziyaretlerinin her birinde Atatürk, anasının kutlu (mübarek) elini büyük bir saygıyla öperdi. Sonra anasının
karşısında o büyük adam küçülür, Mustafa, hatta Mustafacık olurdu.
Çankaya’da
bu ana-oğul görüşmelerinin birinde tanık olduğum bir durumu, değeri sınırsız olan
bayan Zübeyde’nin etkin zekasının bir örneği olarak sunacağım.
Atatürk,
anasının elini öptü. Bayan Zübeyde, oğluna elini uzatırken coşkun sevgisinin gözlerinde toplanan
bütün ifadesiyle Atatürk’ü bağrına basmak istiyordu. O’nu kucakladıktan sonra, aziz Türk ulusuna
eşsiz bir kurtarıcı kahraman veren ana olmak dolayısıyla gururlanmalıydı. Ancak öyle olmadı.
Mutluluğu gülen ve şirin yüzünden okunan o büyük Türk anası, kolları arasında uzaklaşan ciğerparesinin
eline sarıldı. Atatürk "Ne yapıyorsun anne?" dedi. Elini çekmek istedi.
Bayan
Zübeyde, sakince ve kesin bir ciddiyetle "Ben senin ananım. Sen benim elimi öpmekle bana karşı olan görevini
yapıyorsun ancak sen de yurdu ve ulusu kurtaran bir devlet başkanısın. Ben de bu aziz ulusun bir bireyiyim,
uyruğuyum. Elini öpebilirim." yanıtını verdi.
Bayan
Zübeyde, bu hareketiyle, oğlunun elini öpmekten çok oğlunun konumunun en büyük saygıya değer olduğunu
çevresindekilere işaret ediyordu. Büyük Türk anası, sayın bayan Zübeyde’yi ne zaman anımsasam gözlerim
yaşarır. O’nun buna benzer anıları önünde derin saygı duyarım.
(Cevat Abbas Gürer)